hamd ile şükür arasındaki fark / hamd ile şükür arasındaki fark | Arap Dili

Hamd Ile Şükür Arasındaki Fark

hamd ile şükür arasındaki fark

Hamd Olsun ve Çok Şükür farkı nedir




Dinimizde insanın günlük hayatında sıkça kullandığı bazı terimler vardır. Bu terimlerin an başında Hamd Olsun ve Çok Şükür kelimeleridir. Bu iki terim çok karıştırılmakla birlikte, kullananların bir çoğu bu terimlerin ne anlama geldiğini ve hangisinin nerede kullanılacağını bilmemektedir.

Başlıca Farklar;

  • En öneli farklardan biri, Hamd, Şükürden daha kapsamlıdır.
  • Hamd, Sena, Hamd etmek ve şükürü kapsar.
  • İkisi de tam anlamıyla birer ibadet ve duadır.
  • Hamd, şükür yerine kullanılabilir ancak şükür hamd yerine kullanılamaz.
  • Hamd, nimete de yapılır, belaya da yapılır.
  • Şükür ise sadece nimete yapılır.
  • Hastalığa, fakirliğe ve iyiliğe de hamd edilebilir.
  • &#;Elhamdülillah&#; şükreden her kimsenin kullandığı bir kelamdır.
  • Hadis-i Şerif diyor ki, Elhamdülillah diyen hangi nimet olursa olsun şükrünü yapmış olur.
  • Hadis-i Şerif diyor ki, Elhamdülillah dan daha üstün bir dua yoktur.
  • Elhamdülillah Allahu-Teala&#;nın zatına dır. Alınan veya verilen, artırılan veya eksilen nimetlerde Hamd değişmemelidir.
  • Alınan veya verilen her şeye Hamd edilebilinir, ancak Şükür öyle değildir.
  • Hamd fiile dönüşemeyebilir, fakat şükür fiil omalıdır.
  • Fiil olmasını bir örnekle açıklayabilir, &#;Zekat bir şükürdür&#;,&#;İlim bir şükürdür&#;,&#;Nasihat bir şükürdür&#; çünkü Allah&#;ın size verdiği akıl nimetinin bir teşekkürüdür.

Şükür Başka Hamd Başkadır

Burada şükür ile hamdin farklılığına dikkat çekmek de yararlı olacaktır. ‘Şükür’ mevcut bir nimet karşılığında Allah’a mukabelede bulunma demektir. ‘Hamd’de ise bir mukabele meselesi söz konusu değildir. Bu itibarladır ki bu dört esas arasında hamd değil de şükür tabiri kullanılmıştır. Aslında burada ciddî bir şekilde şuura parmak basma hususu da söz konusudur.

Allah’ın, üzerimizde mevcut olan nimetlerine karşı mukabelede bulunma şükür ile eda edilmektedir. ‘Hamd’ kelimesi bundan farklıdır; zira o, hem ‘fedail’ hem de ‘fevadıl’a bakar. Yani Allah Teâlâ, Mabud-u Mutlak olması itibarıyla O’ndan bize, -farz-ı muhal- bir lütfu erişmese de O, kemal ve cemal mutlak sahibi olması itibarıyla “mabûd-u bilhak” ve “maksûd-u bil istihkak”tır. Şükre gelince o, nimet ve teveccühün vücuduna vabestedir. Onun için musibetler karşısında hamd edilir de onlara karşı şükredilmez; evet, şükür, bir nimet mukabilinde olur. Bu açıdan burada şuur ve idrak çok önemlidir. Acz ve fakrın doğru sezilmesi, insanı yönlendiren bu iki faktörle şevke yönelmek ve sürekli hizmet atmosferinde bir metafizik gerilim içinde bulunmak öyle ilâhî bir lütuftur ki bunu tatmayan bilmez. Ancak bu metafizik gerilim bazen insanın bu mevzudaki gayretleriyle olur; bazen de mümin-i âşıkın cezb ü incizâbı ölçüsünde kendini gösterir, gösterir de o, Allah tarafından çekilmeye başlar ve irade edilene faik mazhariyet ve maiyetlere erer, erer de göz açıp-kapayıncaya kadar olsun nefsiyle baş başa bırakılmaz. Bu da Allah’ın insana lütfettiği derinlerden daha derin bir ihsandır. İşte bu lütufların derinliğini idrak eden bir insan artık hep şükreder ve bu şükrüyle bütün ubûdiyetin envâını câmi bir mukabelede bulunmuş olur.

1- Bediüzzaman hazretlerinin de belirttiğine göre; kâinatın gayesi hayat, hayatın gayesi ise Allah’a karşı şükürdür.

2- Klasik kitaplarda şükrün; kavlî, fiilî ve hâlî olmak üzere üç çeşidi zikredilir. Bunlara fikrî şükrü de eklemek gerekir.

3- Şükür, nimet karşılığında Allah’a mukabelede bulunma demektir. Hamdde ise bir mukabele söz konusu değildir.


Hamd ve şükür arasındaki fark nedir? Hastalığa şükretmek mi hamd etmek mi gerekir?

Değerli kardeşimiz,

Hamd : “Bir ihsana karşı kalbin medih ve şükür duygularıyla dolması ve o ihsan sahibini tâzim etmesi”

Hamd ile şükür ilişkisi umum husus olarak özetlenebilir. Yani her şükür aynı zamanda bir hamddir. Ancak her hamd şükür değildir. Hamd, bize ve bütün mahlukata yapılan ikram ve izetleri Allah'a takdim etmektir. Şükür ise daha hususi olarak bize yapılan ikramlara karşılık gelir. Bu nedenle şükür kelimesi hamdin yerini tutamaz. Hamd daha geniş ve şumüllüdür.

Kur’an’ın hülâsası olan Fatiha sûresi, “Âlemlerin Rabbine hamd” ile başlar. Demek ki âlemlerin terbiye edilmeleri insan için bir ihsan, bir ikramdır; Ona Rabbinin bir lütfudur.

Güneş bir terbiyeden geçmiş de ziya veriyor, ısı veriyor; gezegenlerini etrafında döndürüyor. Onu böylece terbiye eden Allah’ı medih ve sena ederiz. Bir de bu terbiyenin insana bakan ciheti var. Güneşin böylece terbiye görmesi sayesinde insanoğlu ondan istifade edebiliyor. Yâni, bu terbiye insana bir ihsan. Bu ihsana karşı da Rabbimize şükür borçluyuz. İşte hamd, bu medihle bu şükrü birlikte ifade eden mühim bir zikir.

Oksijenle hidrojeni ayrı ayrı terbiye eden, sonra bunların ikisini yeni bir terbiyeden geçirerek su hâline getiren Rabb-ül Âlemin’e hamdederiz. Zira, su yaratmak, nehir, göl, deniz yaratmak Allah’ın azim bir sanatı olduğu gibi insanoğluna da büyük bir ihsanıdır.

Gözümüzü görmeğe, elimizi tutmağa, ciğerimizi solunuma uygun olarak terbiye eden Rabbimize hamdederiz.

Dünyanın Güneş etrafında, Ay’ın da Dünya etrafında döndürülmesi büyük bir kudret tecellisi olduğu gibi, insan için büyük bir İlâhî ihsandır ve ikramdır. Onları böylece terbiye eden Allah’a hamdederiz.

Mü’minler için cenneti, kâfirler için cehennemi terbiye eden Hâlıkımıza hamdederiz.

Kur’an-ı Kerim'in “Rabb-ül Âlemin’e” hamd ile başlayıp, “Rabbünnâsa” sığınmakla son bulması ne kadar mânidardır. Rabb-ül Âlemin; bütün âlemlerin terbiye edicisi. Rabbünnas da insanı bütün organlarıyla ve bütün duygularıyla terbiye eden Allah. Âlemlerin terbiyesi, insana baktığı, insanın faydalanmasına en uygun şekilde yapıldığı için, âlemleri terbiye eden ancak insanın Rabbidir. Bir diğer ifadeyle insanın Rabbi ancak âlemleri terbiye eden zât olabilir. İşte insan bu tabloyu tefekkür ettiğinde ruh ve kalbi sonsuz bir minnet, medih ve şükür ile dolar. Allah’a sonsuz hamdeder.

Fikrimize kâinat kitabını okuma gücü veren, kalbimize iman ve marifeti yerleştiren Rabbimize hamdederiz. Kalb gözümüzü hidayetiyle açması ve bize kendini bildirmesi, tanıttırması, sevdirmesi, Allah’ın en büyük bir ihsanı bir ikramı olduğu kadar, en ince bir san’atıdır da. Dünün nutfesi bugün Rabbini tanıyor, O’nu seviyor, O’nun san’atlarını tefekkür edebiliyor.

San’atkârını bilen eser, kâtibini tanıyan kitap Bunlar beşer hayâlinin erişemeyeceği noktalar. İşte hidayetle nurlanan bir mü’minin kalbi, Allah’ın böyle harika bir san’atı.

İnsan kendisinde tecelli eden bu kemal için hem Rabbini medih ve sena eder, hem de bu büyük lütuf karşısında O’na sonsuz derecede şükreder.

Hamd sadece insana mahsus değil. Diğer mahlûkların da en azından hâl diliyle hamdleri vardır. Bir yıldız, Allah’a hamdeder; yok iken var olduğu için. Zira, yoğu var etmek hem İlâhî bir san’at, hem de o yıldıza bir ihsandır.

Bir çiçek de Allah’a hamdeder. Suyu, toprağı terbiye ederek çiçek hâline getirdiği için Allah’ı hâl diliyle medih ve sena ettiği gibi, kendisine çiçek olmayı lütfettiği için de yine Rabbine şükreder. İşte bu medih ve şükür onun hamdidir.

Diğer varlıkları da bunlara kıyas ettiğimizde, her varlığın Allah’ı tesbih ettiği gibi O’na hamd de ettiğini bir derece hissedebiliriz.

* * *

İnsan, başına gelen musibeten dolayı şükretmesi gerekir. Ayrıca her şükür bir hamddir.

Şükretmek, sabretmenin bir alameti olduğu gibi Allah'tan gelen her şeye razı olmanın göstergesidir. Bu bakımdan gelen hastalıklara şükretmek de kulun Rabbine teslimiyetinin ve onun rızasından başka bir şeyi gözetmediğinin delilidir.

Şükretmekle hastalık artmaz, belki hastalıktan gelen ısdıraplar ve meyusiyetler azalır.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Hamd ve Şükrün Farkı Nedir? Nelere Şükredilir, Nelere Hamd Edilir?

Hamd nedir? Şükür nedir? Hamd ve şükür arasındaki fark nedir? Hamd nedir, nasıl edilir? Şükür nedir, nasıl şükredilir? Allaha hamd ve şükretmenin önemi ve fazileti nedir? Hamd ve şükürle ilgili ayet ve hadisler nelerdir?

Hamd ve şükürle ilgili hadisler ve hadislerin açıklaması

1-Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Allah’a hamdederek başlanmayan her mühim iş bereketsiz olur.” (İbn-i Mâce, Nikâh, Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Edeb, 18/)

2-Enes bin Mâlik (r.a.) der ki: Resûlullah şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, kulun yemek yedikten veya bir şey içtikten sonra, bunlar sebebiyle hamd etmesinden râzı olur.” (Müslim, Zikir, Ayrıca bk, Tirmizî, Et’ime, 18/)

3-Ebû Mûsâ el-Eş’arî’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine:

«–Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız?» buyurur.

Melekler:

«–Evet» derler.

Allah Teâlâ:

«–Kulumun gönül meyvesini (ciğerpâresini) mi kopardınız?» buyurur.

Melekler:

«–Evet» derler.

Allah Teâlâ:

«–Peki, kulum ne dedi?» buyurur.

Melekler:

«–Sana hamd etti ve “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn/biz Allah’a âidiz ve O’na döneceğiz” diye istircâda  bulundu» derler.

Bunun üzerine Allah Teâlâ:

«–O hâlde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “Hamd Evi” koyun!» buyurur.” (Tirmizî, Cenâiz, 36/)

4- Câbir bin Abdullah (r.a.) der ki: Resûlullah Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:

“En faziletli zikir «Lâ ilâhe illallah», en faziletli dua da «el-Hamdülillâh»tır.” (Tirmizî, Deavât, 9/)

5-Hz. Ayşe vâlidemizden rivâyet edildiğine göre Nebiyyullah, geceleri ayakları şişip çatlayıncaya kadar namaz kılardı.

Ayşe (r.a.):

“–Niçin böyle yapıyorsunuz (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsunuz) ey Allah’ın Resûlü? Oysa Allah sizin geçmiş ve gelecek hatalarınızı  bağışlamıştır” dedi.

Resûlullah:

“–Çok şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” buyurdu. (Buhârî, Tefsîr, 48/2; Müslim, Münâfikîn, Ayrıca bkz. Buhârî, Teheccüd, 6; Rikak, 20; Müslim, Münâfikîn, ; Tirmizî, Salât, /; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl, 17/; İbn-i Mâce, İkâmet, )

6-Suheyb bin Sinân (r.a.) der ki: Resûlullah şöyle buyurdu:

“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böyle bir hususiyet sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayırdır. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayırdır.” (Müslim, Zühd, 64)

HADİSLERİN AÇIKLAMASI

Bir kimsenin lûtufkârlığını, iyiliğini ve hayırseverliğini dile getirmeye “hamd” denir.

Kişinin kendisine yapılan iyiliği bilip sahibine övgü ile mukâbelede bulunması ve bunu diğer insanlara duyurmasına da “şükür” denir. Dolayısıyla hamd, şükürden daha geniş bir mânâya sahiptir.

Allah Teâlâ’ya duyulan tâzim, muhabbet ve minneti, hamd kadar güzel ifade eden başka bir söz yoktur. Çünkü “el-Hamdülillâh” diyen bir mü’min, her türlü yüceltme ve övgünün ezelden ebede kadar sadece Allah’a mahsus olduğunu bildirir.

“HAMD MAKAMI”NIN ÖZELLİKLERİ

Allah’ın sâlih kulları için, “Hamd Makâmı”ndan daha yüce ve daha ulvî bir makam yoktur. Zira:

  • Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, dünya ve âhirette insanların Allah’ı en çok hamd edenidir. Bu sebeple ona “Ahmed” ismi verilmiştir.
  • Kâinâtın Efendisi’nin cennette taşıyacağı sancağın ismi “Hamd”dir. Hz. Âdem’den kıyamete kadar gelen bütün Peygamberler, “Livâü’l-Hamd” denilen bu “Hamd Sancağı”nın altına sığınacaklardır.
  • Allah’ın kullarından sadece bir kişiye nasib olacak, yani Allah’ın Habîbi’ne verilecek en yüce şefaat makamının ismi, Makâm-ı Mahmûd’dur.
  • Allah Resûlü, kıyametin en dehşetli ânında bütün insanlığa şefaat etmek için secdeye vardığında, Allah Teâlâ, ona, daha evvel kimseye bildirmediği en güzel “hamd”i ilham edecek ve Resûlullah de onunla hamd ettikten sonra şefaatçi olacaktır. Şefaati sayesinde kurtulan insanlar da o yüce Ahmed’i övecekler ve bu sefer de onun Mahmûd ve Muhammed isimleri anlam kazanacaktır.
  • Önceki kitaplarda kendilerinden övgüyle bahsedilen Muhammed Ümmeti’nin mühim bir vasfı da, “Hammâdûn/Çokça hamd edenler”dir. Nitekim Cenâb-ı Hak, husûsî olarak Ümmet-i Muhammed’e “Hamd Sûresi”ni (Fâtiha’yı) ikram etmiş, onlar da bu sûreyi namazlarının her rekâtında okumaktadırlar.

NEREDE O İNSANLAR?

Resûlullah Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Kıyâmet günü insanlar düz bir arâzide toplanırlar. Bakıldığında hepsini de görmek mümkündür, biri seslendiğinde sesini hepsine de işittirebilir. O gün bir münâdî üç defâ:

«‒Bugün herkes asıl değerli insanların kimler olduğunu bilecek!» diye nidâ ettikten sonra:

«‒Nerede korku ve ümidle Rablerine yalvarmak üzere (teheccüde kalktıkları için) vücutları yataklardan uzak kalan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infâk edenler?

Nerede o ticaretin ve alışverişin kendilerini Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlar?»

Daha sonra bir başka münâdî:

«‒Bugün herkes en değerli insanların kimler olduğunu öğrenecek!» diye nidâ ettikten sonra:

«‒Nerede Rablerine çok çok hamdeden Hammâdûn!» diye nidâ eder.” (Hâkim, Müstedrek, II, ; Beyhakî, Şuab, IV, )

MELEKLERİN BÜTÜN İŞİ

Cenâb-ı Hakk’a yakın ve seçkin varlıklar olan meleklerin bütün işi, Allah’a hamd etmektir.

Âyet-i kerimelerde bu durum şöyle haber verilir:

“Melekleri, Arş’ın etrafını kuşatmış Rab’lerini hamd ile tesbih ederken görürsün.” (Zümer 39/75)

“Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rab’lerini hamd ile tesbih ederler.” (Mü’min 40/7)

Bütün varlıklar da Allah’ı hamd ile tesbîh etmektedir, ancak insanoğlu onların tesbîhini anlayamaz. (İsrâ 17/44)

Hatta gök gürültüsü bile bu tesbîhe yüksek sesle iştirâk etmektedir. Cenâb-ı Hak bunu şöyle haber verir:

“Gök gürültüsü, Allah’ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O’nu heybetinden dolayı tesbih ederler.” (Ra’d 13/13)

“HAMD ALLAH’A MAHSUSTUR”

Cenâb-ı Hak son derece lûtufkâr, merhametli ve cömerttir. Bütün mahlûkâtına gece gündüz sayısız infaklarda bulunmaktadır. Dolayısıyla bütün varlıklar, sahip oldukları her şeyi Allah’a borçludurlar. O hâlde Allah’ın lûtuf ve ihsanları karşısında hamd ile dolu bir hayat yaşamak, insanoğlunun vefâ borcudur. İbrâhim (a.s) vefâkâr bir kul olduğu için Yüce Rabbimizin medhine mazhar olmuştur. Vefâkârlık vasfını da Allah’a çok hamd etmesi sebebiyle kazanmıştır.

Bir gün Resûlullah:

“Allah Teâlâ, Halîli Hz. İbrâhim’i niçin: «Çok vefâkâr olan İbrâhîm»  diye tavsîf etti, size haber vereyim mi?” diye sordu ve şöyle devam etti:

“Çünkü o, her sabah ve akşam şöyle derdi:

«Akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda tesbih Allah’adır (O’nu tesbîh edin!). Göklerde ve yerde, hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de (Allah’ı tesbih edin!) (Rûm 30/) (Ahmed, III, )

Cenâb-ı Hak, hamd’in ehemmiyetine binâen, Kur’ân-ı Kerim’i “Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” cümlesiyle başlatmış ve pek çok âyette bu hakikati tekrar tekrar hatırlatmıştır.

Her bir kuluna da tek tek hitap ederek:

“Allah’a hamdolsun, de!” buyurmuştur. (İsrâ 17/)

Dolayısıyla, Allah’a hamd etmek, çok mühim bir ibadet ve büyük bir şereftir. Allah’a yaklaşmak isteyen akıllı bir mü’min, hamd’in mânâsını kendi sığ idrâkine göre sınırlandırmadan, “Yâ Rabbî, senin katında nasıl bir mânâ ifade ediyorsa, sana öylece hamd ederim” diye Allah’ın katındaki mânâ zenginliğine havâle ederek hamd etmelidir. Hayatını hamd ile tezyin etmeli ve her işinin başı hamd olmalıdır. Her türlü söze ve işe hamd ile başlamalıdır. Zâten birinci hadisimizde ifade edildiği üzere, böyle olmayan bir işin bereket ve hayrını ummak mümkün değildir.

YEMEKTEN SONRA DUA ETMENİN FAZİLETİ

İkinci hadisimizde bildirildiğine göre, Cenâb-ı Hak, kullarının yemek yedikten ve su içtikten sonra kendisine hamd etmesinden râzı olmaktadır. Efendimiz, yemek yedikten sonra hamd eden kişilerin günahlarının affedileceğini müjdeleyerek:

“Bir kimse yemek yedikten sonra:

«Bana bu yemeği yediren, sonucu etkileyecek bir güç ve kudretim olmaksızın onu bana nasip eden Allah’a hamd olsun!» derse, geçmiş günahları mağfiret edilir” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 1/; Tirmizî, Deavât, 55/ Ayrıca bkz. İbn-i Mâce, Et’ime, 16)

Yiyip içmek, insanın hayatiyetini devam ettirmesi için zarûrî olan şeylerin başında gelir ve en açık nimetler cümlesindendir. Bunlara hamd etmeyen kimsenin, diğer nimetleri görüp Allah’a şükretmesi daha zordur.

HAMD ETMENİN ÜÇ ŞARTI

Şakîk bin İbrâhîm der ki:

Allah’ın verdiği nîmetler karşısında kemal derecesinde bir hamdde bulunabilmenin üç şartı vardır. Bunlar:

  • Allah sana bir şey lûtfettiğinde, bunun kimden geldiğini bilmen,
  • Allah’ın sana ihsan ettiği şeye, az çok demeden rızâ göstermen,
  • Allah’ın verdiği nimetten elde ettiğin kuvvet bedeninde bulunduğu müddetçe, O’na âsî olmamandır. (Kurtubî, I, )

ÇOCUK SAHİBİ OLMANIN ŞÜKRÜ

Sadece yiyip içtikten sonra değil, her hâlükârda hamd ve şükür hâlinde olmak îcâb eder. Hz. Ayşe vâlidemizin hamd ve dua hâlini gösteren şu güzel misâl, ne ibretlidir:

Kesîr bin Ubeyd şöyle anlatır:

“Âilesinden birinin çocuğu olduğunda Hz. Ayşe vâlidemiz:

«–Erkek mi, kız mı?» diye sormazdı. Ancak:

«–Sıhhatli ve kusursuz doğdu mu?» diye sorardı.

Kendisine:

«–Evet, hiçbir noksanı yok” denildiğinde:

«–el-Hamdü li’llâhi Rabbi’l-âlemîn» derdi. (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: )

Üzerimizdeki nimetlerin kıymetini idrâk edip hamd ve şükür hâline ulaşabilmek için, insaflı davranarak bizden aşağıda olanlara bakmamız îcâb eder. Böyle yapmayıp da kendimizden daha zengin olanlara baktığımızda, hamd ve şükür duygularına yaklaşmamız zorlaşır.

Allah Resûlü bu hususta ümmetini îkaz ederek şöyle buyurur:

“…Kim dîni hususunda kendisinden üstün olana bakıp, ona tâbî olur, dünyası hususunda da kendinden aşağı olana bakıp, Allah’ın kendine vermiş olduğu üstünlüğe hamdederse, Allah o kişiyi şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim de dînî hususlarda kendisinden aşağı olana, dünyevî hususlarda kendisinden üstün olana bakar ve elde edemediği dünyalık için üzülürse, Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazmaz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 58/)

ÖLÜM KARŞISINDA HAMD ETMEK

Üçüncü hadisimizde, evlâdını kaybetmek gibi büyük bir mûsîbet karşısında isyân etmeyip sabırla tahammül gösteren ve Allah’a hamd edebilen kimselerin, Allah katında ne kadar değerli ve üstün olduğu anlatılmaktadır.

Ölüm karşısında hamd edebilmek, çok zor ulaşılacak bir makâm olduğundan, karşılığı cennette güzel bir köşktür. Aslına bakılırsa böyle belâlar karşısında kişi hamd etmeyip başka şeyler yapsa da, başa gelen bu durum değişecek değildir. Artık ölen kişi geri gelmez. O hâlde mü’min, belâlar karşısında sabır ve hamde sarılarak, dünyevî kaybını ebedî kazanca çevirmeye gayret etmelidir.

Cenâb-ı Hak, her şeyi en iyi bilen olduğu hâlde, musîbetler karşısında hamd etmenin ehemmiyetine dikkat çekmek maksadıyla meleklerine, kulunun ne dediği-ni sorar. Melekler de, kulun hamd edip istircâda bulunduğunu söyleyince, Allah Teâlâ, herkesin başaramadığı bu güzel davranışın karşılığında o kulu için cennette bir ev yapılmasını ve isminin de “Hamd Evi” konulmasını emreder. Dolayısıyla bu sabırlı kulun cennete girmesinin kesinleştiği de böylece müjdelenmiş olmaktadır.

Konumuzla alâkalı diğer bir hadiste Resûlullah şöyle buyurur:

“Kul hastalandığı zaman Allah Teâlâ ona iki melek gönderir ve der ki:

«–Bakınız, kulum ziyaretçilerine ne söylüyor.»

Eğer hasta, ziyaretçiler geldiğinde Allah’a hamd ü senâ ediyorsa, melekler bunu her şeyi en iyi bilen Allah -azze ve celle- Hazretlerine ulaştırırlar. Bunun üzerine Allah da şöyle buyurur:

«–Eğer o kulumu vefat ettirirsem Cennete koyarım. Şifâ verirsem, onun etini öncekinden daha hayırlı bir etle, kanını da daha hayırlı bir kanla değiştirir ve günahlarını da affederim.»” (Muvatta’, Ayn, 5)

EN GÜZEL DUA

Dördüncü hadisimizde, en üstün duanın “Hamd Allah’a mahsustur” cümlesi olduğu haber verilmektedir. Zira Cenâb-ı Hak, kendisine hamd ve şükürde bulunan kuluna nimetlerini daha o istemeden artırmaktadır. Dolayısıyla, evvelâ üzerimizdeki nimetlerin kadrini bilmeli, onlar için gerekli olan vefâ borcumuzu hamd ve şükür ile edâ etmeli, sonra başka şeyler istemeliyiz. Böyle olduğu takdirde, hem Allah’a en güzel şekilde dua etmiş oluruz, hem de üzerimizdeki nimetler kendiliğinden artmaya başlar.

Cenâb-ı Hak bunu şöyle haber verir:

“Eğer şükrederseniz, nimetlerimi muhakkak artırırım.” (İbrâhim 14/7)

Hamd, âyette bahsedilen şükrü de ihtivâ ettiği için, kulu maksûduna erdiren en üstün dua olmaktadır. Bu sebeple de dualara başlarken önce hamd ederiz. Zira Resûlullah, Allah’a hamd ve Resûlü’ne salât ile başlayan kişinin, duasına icâbet edileceğini müjdelemiş, böyle yapmayıp acele eden kimseye de duaya hamd ve salevâtla başlamasını tavsiye etmiştir. (Tirmizî, Deavât, 64/; Ebû Dâvûd, Vitir, 23/)

ALLAH’A HAMD ETMENİN DERECELERİ

Diğer taraftan, Allah Teâlâ’ya “hamd” etmenin de dereceleri vardır. Resûlullah, Allah’a yapılan hamdin en faziletlilerinden birini şöyle haber verir:

“Allah’ın kullarından bir kul:

«Yâ Rabbî! Yüzünün (zâtının) celâline, kudret ve hâkimiyetinin azametine lâyık şekilde sana hamd olsun!» dedi.

Bu hamd, kulun amelini yazmakla vazifeli iki meleği âciz bıraktı. Onlar bu hamdin sevâbını nasıl yazacaklarını bilemediler. Semâya çıktılar ve:

«–Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir söz söyledi ki, sevâbını nasıl yazacağımızı bilemiyoruz» dediler.

Allah Teâlâ Hazretleri -kulunun ne söylediğini en iyi şekilde bildiği hâlde-:

«–Benim kulum ne söyledi?» diye sordu.

Melekler şöyle cevap verdi:

«–Ey Rabbimiz! O kul şu şekilde hamd etti: “Yâ Rabbî! Yüzünün (zâtının) celâline, kudret ve hâkimiyetinin azametine lâyık şekilde sana hamd olsun!”»

Bunun üzerine Allah Teâlâ o iki meleğe:

«–Kulum bana kavuşup da ben onu söylediği söze (hamde) karşılık mükâfatlandırıncaya kadar, siz o sözü kulumun söylediği gibi yazınız!» buyurdu.” (İbn-i Mâce, Edeb, 55; Beyhakî, Şuab, VI, /)

Allah’a hamd etmek, kulu cehennemden kurtarıp cennete nâil eyleyen sâlih amellerden biridir.

Beşinci hadisimiz, hamd ve şükrün, Resûlullah Efendimiz’in hayatında nasıl bir yer işgâl ettiğini anlatmaktadır.

Allah’ı en iyi tanıyan bir kul olarak Resûlullah, ayakları şişip çatlayıncaya kadar ibadet etmekte ve hâl lisânıyla, “O’na ne kadar şükretsek az gelir” buyurmaktadır.

Bu hadisten, günahların affedilmesinin de şükrü gerektirdiği anlaşılmaktadır.

Allah Resûlü aynı zamanda burada, ibadet ve şükrün sadece bazı menfaatler karşılığında yapılmayacağını, aslında bunların muhabbete dayalı kulluk tezâhürleri olduğunu anlatmaktadır.

ŞÜKÜR DUASI - PEYGAMBERİMİZİN YAPTIĞI ŞÜKÜR DUASI

Ayşe vâlidemize verdiği cevaptan anlaşıldığına göre Resûlullah, Allah’a şükretmekten doyumsuz bir lezzet alıyordu. Dolayısıyla şükür duyguları ile dolu olmayı ve bu hislerini amelleriyle ifade etmeyi seviyordu. Müslümanların işlerini yapmak, dîni tebliğ etmek, tebaasını korumak, cihâd etmek, devletin sınırlarını muhafaza etmek gibi ağır vazifelerine rağmen, Allah’a şükür için onun kadar ibadet ve tâatte bulunan başka kimse yoktu. Geceleri secdelere kapanıyor ve en muhtevâlı ifâdelerle senâda bulunuyordu:

“Allâh’ım! Sen’in gazâbından Sen’in rızâna sığınırım. İkâbından affına sığınırım! Allâh’ım başka değil, Sen’den yine Sana sığınırım. Sen’i hakkıyla senâ etmekten âcizim. Sen Yüce Zâtını nasıl senâ ettiysen öylesin!” (Müslim, Salât, )

Fahr-i Kâinât Efendimiz bununla da kalmıyor, daha çok şükredebilmek için Allah’a niyazda bulunuyordu:

“Allah’ım! Ben senden din ve istikâmet üzere sebat isterim, rüşd üzere kararlı olmayı isterim, nîmetlerine şükredebilmeyi ve sana güzelce kulluk yapabilmeyi isterim. Kalb-i selîm ve sâdık bir lisân isterim. Senin bilip (de benim bilmediğim) hatalarım için affını taleb ederim. Senin bilgin dâhilinde olup (benim bilmediğim) her hayrı ister ve böyle olan bütün şerlerden de sana sığınırım.” (Ahmed, IV, ; Tirmizî, Deavât, 23/)

SAHABENİN ŞÜKRÜ

Ashâb-ı Kirâm her fırsatta hamd etmeyi çok severlerdi. Abdullah bin Ömer (r.a) şöyle buyurur:

“Biz bazen bir günde bir kardeşimizle defâlarca karşılaşırdık ve her defâsında birbirimize hâlimizi sorardık. Bunu da sırf Allah’a hamd edelim diye yapardık.” (İbnü’l-Mübârek, Zühd, I, /)

Mevlânâ Hazretleri şöyle buyurur:

“Yüce Allah, kulları arasından bir kula hidâyetini, lûtfunu, yardımını ve rızâsını devamlı bir şekilde vermeyi arzu ettiğinde, ona hamd etme saâdetini bahşeder. Başına yüz acı, bir tek hoş hâdise gelse, o, bu hoş hâdise için yüz yerde yüz kere şükreder. Buna karşılık -din kardeşlerinden ayrılma acısı hâriç- o yüz acı hâdiseden bir kere olsun bahsetmez.”

İKİ GÜZEL HASLET

Altıncı hadisimiz, mü’minlerin, kalplerinde taşıdıkları sağlam imandan kaynaklanan şükür ve sabır duyguları sayesinde, îtidâl ve istikrâr üzere huzurlu bir hayat yaşadığını bildirmiş ve onları methetmiştir.

Hayat, sevinç ve hüzünlerle doludur. Bunlar, bir misafirhâne olan insan gönlünü sırayla ziyaret eder ve giderler. Kimsenin onlardan kurtulması mümkün değildir. Bunun için Cenâb-ı Hak, kaybedilen şeylere aşırı derecede üzülmeyip elde edilen şeyler sebebiyle de haddinden fazla sevinmemek gerektiğini bildirir. (Âl-i İmrân 3/; Hadîd 57/23)

O hâlde sevinçler karşısında şükürden, hüzünler karşısında da sabırdan istifâde etmesini bilmelidir. Nimete şükrün, onu artırdığını, belâya sabrın da onu hayra tebdîl ettiğini unutmamak lâzımdır. İşte mü’min bu iki güzel hasletten devamlı istifâde ederek gıpta edilmeye lâyık huzurlu bir hayat yaşar.

Aslında, mü’minlerin her hâlükârda Allah’a şükretmeleri îcâb eder. Aksi takdirde nankörlük etmiş olurlar ki bunun karşılığı şiddetli bir azaptır. Nitekim âyet-i kerimelerde:

“Siz beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin; nankörlük etmeyin!” (Bakara 2/)

“Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!” buyrulur. (İbrâhîm 17/7)

TEŞEKKÜR ETMENİN ÖNEMİ

İnsanın Allah’a olan şükrünü tam olarak îfâ edebilmesi için, iyilik gördüğü kullara da teşekkür etmesi zarûrîdir. Zira Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a şükretmiş olmaz!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 11/; Tirmizî, Birr, 31/)

Dünyada hamd ve şükür üzere yaşayan mü’minler Cennette de Allah’a hamd etmekle meşgul olurlar:

“Onların duaları:

«Bütün hamd ü senâlar, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur» diye son bulur.” (Yûnus 10/10)

ALLAH’A HAMD EDİLECEK ALTI YER

Cennet ehlinin altı yerde Allah’a hamd edeceği nakledilir:

a)“Ayrılın bugün ey mücrimler!” (Yâsîn), 59) diye nidâ edilip de mü’minler kâfirlerden ayrılınca şöyle derler:

“Bizi zâlimler topluluğundan kurtaran Allah’a hamdolsun!” (el-Mü’minûn, 28) Tıpkı, Allah Teâlâ kendisini kavminden kurtardığı zaman Nûh’un (a.s.) hamd ettiği gibi.

Sırât’ı geçtiklerinde:

b)“Bizden hüznü, gam ve kederi gideren Allah’a hamd olsun!” derler. (Fâtır, 34)

Cennet’in kapısına yaklaşıp hayat suyunda yıkandıkları ve Cennet’e baktıkları zaman:

c)“Hidâyetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah’a hamdolsun! Allah bizi hidâyete erdirmeseydi biz kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik…” derler. (el-Aʻrâf, 43)

Cennete girip melekler de onları selâm ile karşılayınca:

d)“Lûtfuyla bizi asıl kalınacak yurda yerleştiren (Allah’a hamd olsun!)” derler. (Fâtır, 35)

Cennet’teki makamlarına yerleştikleri zaman:

e) “Bize verdiği sözde sâdık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun!” derler. (ez-Zümer, 74)

Her yemekten sonra:

f) “Hamd, Âlemlerin Rabbi’ne mahsustur!” derler. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, VII, , [Sebe’ 34/1])

İslam ve İhsan

Hamd ve Şükür Nedir?

Şükür Nedir, Nasıl Şükredilir?

PAYLAŞ:                

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası